Suskunlar Ülkesinde Cumhuriyet Bayramı
Bayram coşkusunu engelleme girişimleri, şişik egoların
arkasındaki titrek güven bunalımını sergiliyor.
Biliyorlar ki yok etmek istedikleri güzelliklerin yerine
koyabilecekleri tek bir çakıl taşı bile yok.
Bütün değerlerin hiçlendiği zannıyla ulusal bayramların da
coşkusunu tümden silmek isteyenler, cumhuriyetin yok edilmez ruhuyla
yüzleşecek.
Tepkisizlik kıpırdanınca kimyaları bozulacak.
Çünkü onlara sonsuz hareket imkanı veren güç, ülkenin
atmosferindeki boyun eğmiş sessizliktir.
Hüzün ve coşku sarmalındaki yurtseverlerin çığlığının
ötesinde, kirli hava gibi siyah, ağır sessizlik.
Cehaletin, çağ ile hesaplaşmasının değişim sanıldığı bir
karadelikten geçiliyor.
Duvar olmuş vicdanların kulakları sağır eden suskunluğu…
Geçmiş, gün, gelecek, vefa, umut, sevgi, hepsi uçmuş…
Kapağı kapatılmış bir cadı kazanında mutlulukla yaşayanlar,
boğaz kıyılarında, lazerli havayi fişeklerle bayram kutlayacak… Sonra birçoğu
yine ölü toprağına gömülüp suskun hayatlarına geri dönecek.
Seslenişler sessiz kalabalıklara…
Her şey olağanmış gibi yaşıyor, düşler aleminde pembe
tebessümlerle uyuyorsunuz.
Ülkenin aydınlık yürekleri çığlık çığlığa anlatacak,
çağıracak sizi, yine duymayacaksınız.
Suçlarını bilmeyen insanların ömürlerinden çalan tutsaklığa
susacaksınız…
Sahte deliller, tertipler, domino taşı gibi devrilecek,
susacaksınız…
Binlerce mahkumun hayati sınırları aşan ölüm oruçlarına
susacaksınız…
Bir şeriat kreasyonu, ona böyle konuşabilme özgürlüğü veren
insana nefret kusacak, susacaksınız…
Şeyhler, şıhlar, meczuplar ve yobazlar ortalığa saçılacak…
Kimi “7 yaşındaki kız el öpemez” diyecek… Kimi Anıtkabir’in
tepesine kubbe yapmaktan söz edecek…
Kimi de İslam peygamberine parti logolu kimlik bastırıp,
başbakanı oğlu gösterecek…
Siz yine susacaksınız…
Dünyanın gözbebeği sanatçımız, bir şiir paylaştı diye
mahkemeye çıkarılacak, susacaksınız…
Vicdanlar iflas edecek… Tutsak babalar oğullarının
cenazesine bile gidemeyecek, susacaksınız…
Akşam Kürtlere çiçek atanlar, sabah oy kaygısıyla milliyetçi
oluverecekler, susacaksınız….
Parti içindekiler bile virajlara yetişemeyip ters köşeye
yatacaklar, ama siz yine susacaksınız…
‘Yurtta barış, dünyada barış’ esenliğinden, ‘kindar ve
dindar nesiller” curcunasına geçilecek…
Küresel rüzgarların önünde savrulanlar ülkenin bütün
komşularını düşman edecek, susacaksınız…
Emperyalistlerin dünya paylaşımı uğruna savaş şarkıları
söyleyecekler, susacaksınız…
Bu çığırtkanlar, askerleri kurşun, bebekleri porselen
zannediyorlar… Ama susmak en iyisi… Siz susun!
“İnşaallah Şam’a gideceğiz ve Emevi Camisi’nde namaz
kılacağız.!” diyenlerin ikinci valizlerinde ‘Oslo’ yazacak, siz tabii ki
susacaksınız…
İnsanlara türkü söylemeyi yasaklayacaklar, susacaksınız…
Yola, suya, uçan kuşa vergi konulacak, susacaksınız…
Rekor faizlerle dünyaya tahvil satan ülkemizin ekonomisi
büyüyecek(!) Aman ses etmeyin, büyüsün.
Ülkeyi işgal edenleri değil, bağımsızlık isteyenleri işgalci
gösteren işporta filmlere gidin, eğlenin…
Diziler ‘hayat’, düzenin eteklerine yapışmış yaldızlı boşluklar
‘sanatçı’ olacak, alkışlayacaksınız…
Tarihi simge olmuş meydanlar kimbilir hangi korkularla
insanlara kapatılmak istenecek, susacaksınız…
Devrimci çocuklarını anmak, mezarlarına çiçek koymak,
ailelerine bile yasaklanacak, susacaksınız…
Dağlar, ormanlar, kıyılar, madenler, çokuluslu devlerin
rantı için yağmalanacak, susacaksınız…
Terör kangreni “şehit haberleri yazmayın” fermanıyla
çözülmeye çalışılacak, susacaksınız…
Neredeyse, hilesiz hiçbir sınav yapılmayacak, çocuklarınızın
hakları, yarınları çalınacak, susacaksınız…
Devletin resmi televizyon kanalında iktidar renginde yayın
yapılacak, ulusal havayolllarına ait uçaklara bazı gazeteler giremeyecek…
Konuşmaya değmez, susun! Hele ki olan bitenden hoşnutsanız…
Ülkenin yarısı diğer yarısını yok sayacak, “yazıktır,
yapmayın” bile demeyeceksiniz… Susacaksınız.
Konuşmayın, susmaya devam edin. Sessiz bir eski zaman
filminde hızlı çekimde koşuşturun…
Ya hiçbir şeyin farkında değilsiniz… Ya hayatınızdan
memnunsunuz… Ya da korkuyorsunuz…
Sonuç olarak duvar gibisiniz kardeşim.
Ama 364 gün susuyorsanız, 365. gün hak etmediğiniz
bayramları kutlamayın.
Elbirliğiyle yarattığınız bu mor günler, ‘suskunların utanç
çağı’ olarak tarihe geçti bile.
Ama korkmayan, susmayan, asla pes etmeyen, aydınlık yürekli
"cumhuriyet çocukları" da var…
Ve bütün gücü ellerinde bulunduranlar, onların coşkusundan,
dirençli umutlarından çok korkuyor.
O kadar korkuyorlar ki, bitiremeyecekleri cumhuriyet
sevgisini biber gazı ile kucaklıyorlar.
Karanlığa teslim olmayan aydınlık yüreklerin cumhuriyet
bayramı kutlu olsun.
Işık ve sevgiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder