16 Ekim 2012 Salı

40’ın Kerameti


40 rakamının etkilerine ve gücüne olan inanış totem dinlerin dönemine kadar uzanır. Oldukça uzun bir geçmişe sahip olan bu rakamın belirleyici unsur olarak seçilmesinde mutlaka ataların deneme yanılma yöntemini kullandığı gerçektir. Ancak hala açıklanmayan bir mistik yanı olduğunu da kabul etmek gerekir. Kırk sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğu, bazı tabiat varlıklarını temsil ettiği dinde, matematikte, astronomide, astrolojide, edebiyat ve tasavvufta ayrı anlamlar yüklenerek karşımıza çıkar.
Semavi dinler dâhil diğer tüm dinlerde  40 rakamının sembol olarak görülmesi dinlerin evrim süreci konusunda bizlere oldukça açıklayıcı fikirler vermektedir. İslamiyet'te ölümün ardından  40 gün geçtikten sonra Kur'an ve mevlit okutma adetlerinin, Musa'nın Tanrı'nın buyruklarını Tur Dağı’nda 40 gün 40 gecede
almasının, eski Mısır’da firavunun ölümünden kırk gün sonra cennete gidebilmek için bir boğa ile mücadele etmek zorunda kalmasının, Hıristiyanların Paskalya’ya 40 gün oruç tutarak hazırlanmasının, Ayasofya Kilisesi’nin zemin katında  40 sütununun ve kubbesinde de 40 penceresi olmasının kökeninde o devirlerden kalma Şaman ve ya Totem gelenekleri yatar.
Şaman inanışına göre ruh bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Manas destanında olduğu gibi, Dede Korkut hikâyelerinde kırk yiğitler görülmektedir. Kırgız’ların ünlü Türeyiş Efsanesinde de, Sağan Han’ın bir kızı ve otuz dokuz hizmetçisi ile kırk kız bir gölün kenarına giderek sudan gebe kalmışlardı. Oğuz’un verdiği şölende, diktirdiği sırıkların boyu kırk kulaç uzunluğundadır. Hikayelerde ve masallarda kırk gün ve kırk gece düğünler, kırk haremiler, kırk satır ve kırk katır çok geçer. Bazı ejderhalar vardır ki kırk günlük bir uyku zamanı vardır. İşte bu zamanda ejderhanın yanına gidilir, üzerinden kırk adet kıl koparılır, ateşe atılarak yakılırsa ejderha da ölür. Yine Nuh Tufanı 40 gün süren yağmurlardan sonra oluşmuştur.
Kutsal metinlerde 40 gün veya 40 yıl arınma bekleme veya hazırlanma süresidir. Katolik Kilisesine göre 40, insanın Kanonik çağıdır. Yani zeka bu yaşta bütünüyle gelişmiş olur. İslam mistisizmine göre sufinin  40 günlük inzivaya katlanması şarttır. Bektaşilikte 40′lar vardır. 40 sayısı Tevrat’ta da insanın yaş dönemlerini belirtir ve Hz. Musa Kızıldeniz’i 40 gün 40 gecede geçmiştir. Tanrı Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurmuştur. Şaman inanışına göre ruh fizikî bedeni 40 gün sonra terk etmektedir. Dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır. Eski doğu ülkelerinde, Hindistan'da ve Türklerde büyük önem taşıyan kırk sayısı sonradan İslam inançları içersine de girmiştir. Hz. Muhammed'e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirmiştir. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir. (Ben sizin aranızda bundan -Kur’an’ın inişinden- önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz? -Yunus 16-)
Asırlardan beri, mistik ustalar, çömezlerine, hep kırk gün tavsiye etmişlerdir. Kırk gün sabret, kırk gün tekrarla, kırk güne kadar gerçekleşir. Halk arasında da, pratik bilgilere dayanılarak, hüküm verilmiştir.
Birine, kırk gün deli denilirse delirir. Kırkı çıkmak, kırk katır kırk satır, kırk gün kırk gece, kırk kere söylersen olur, kırkından sonra azanı, kırk parçaya bölünmek, kırk yiğitler, kırk haramiler, kırk dereden su getirmek, kırklara karışmak, kırk tarakta bezi bulunmak, kırk akşamın delisi, kırk yıl kocama, kırk çarşamba bir arada, kırk evin nankör kedisi, kırk gün düşünsem aklıma gelmez, , bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması, kılı kırk yarmak, kırklanmak… gibi yüzlerce örnek sıralanabilir.
Ben farklı bir teori ortaya atacağım. 40 rakamının bahsettiğimiz gibi çok eski inanışlara yani çağlara kadar uzanan bir geçmişi var. 40 eski çağlarda çok büyük bir rakamdır. O zamanlarda yaşayan insanların ortalama ömrünün 20’li yaşlarda olduğunu varsayarsak – ki coğrafi koşullar, savaşlar, hastalıklar, insan ömrünü oldukça kısaltan faktörlerdir- 40 yaşına varabilen insan sayısı enderdir ve nail kişiler olarak kabul edilebilir. Bu sebeple bir çok kural ve yaşam maddeleri 40 rakamı kıstas alınarak tasarlanmış olabilir. Zaten dikkat edilirse atasözleri ve süreç işleyişlerinde 40 rakamı bir nevi abartı vurgusuyla kullanılır. Bu da “ne kadar çok” demenin matematiksel ve somut bir ifadesi olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder